İklim Tragedyasında Bir Yalın Kahraman: DSİ

Yeryüzüne düşen ilk imar affıyla beraber doğan rant-siyaset-sermaye kutsal üçgeninin çocukları 80 darbesi sonrasında palazlanmış ve 2000’li yıllara ülkenin kaderini ellerinde tutan birer kahraman olarak girmişlerdi.

Artık hazırlardı, Olympus dağına çıkabilecekleri bir yolculuğa başlayabilirlerdi.

Hermes tanrılardan bazı haberler getiriyordu. Eski yolların tehlikeli olduğundan bahsediyor, onlara tanrıların bazı anlaşmalarını sunuyordu. Kahramanlarımız ortak zaaflarından dolayı onu dinlemiyor, dinleseler de anlayamıyor, anlamak da istemiyorlardı.

Ama gelen tüm anlaşmaları kabul edecek ve birer yarı-tanrı olma yolunda ne gerekirse yapacaklardı. Hermes onlara yolu, yoldaki tehlikeleri, felaketleri ve yanlarına almaları gereken yiyecek, kıyafet ve silahları anlatıyordu.

Yolun yarısını Hermes’in anlattığı önlemleri almayarak, ama onunla anlaşmayı da becererek geçebildiler. Başaracaklarından çok eminler. Acıktıkça içlerindeki güçsüz olanları yediler. İdare edecek kadar da değil, doya doya ziyafet çektiler. Kıyafete gelinceyse… Hermes’i kandırmak için sadece pelerinlerini değiştiriyorlardı.

Geçtikleri her yerde neredeyse tanrıların sığabileceği kadar dev tapınaklar, gemiler, yollar, köprüler yaptılar. Büyük, geniş adımlarla yürüyorlar…

İçlerinde biri var onlara pek benzemeyen. Olympus’a gitmek istiyor mu istemiyor mu belli olmayan, ne Hermes’i ne kahramanları ne de insanları işiten; kendi töresine göre yiyeceğini bulan, kıyafetini asla değiştirmeyen, pelerinsiz bir cyclopes bu.

Yolculuk boyunca tanrılardan nasıl felaketler gelirse gelsin onun için fark etmiyor, aynı poturla geziyor, yolda neyle karşılaşırlarsa karşılaşsınlar o aynı silahı kullanıyordu.

Ne Hermes’i umursuyor ne de tanrıların gazabından korkuyor. Yine de kahramanların ne önünde ne de arkasında değildi. Diğerlerine öyle yakın, onlarla beraber yürüyordu kahramanların bu sessiz yoldaşı.

Olympus’a giden yolda kadim zamanlardan kalma bir bilge bu, bir deli, bir güçlü…

Aynı yolcuğa devam ediyordu o da, olup biteni anlamadan.

Uçsuz bucaksız bir düzlüğe geldiler. Burası tanrıların insanlara toprağı işlemeyi öğrettiği ilk yer. Onlara bir de bereketli, kutsal bir tohum hediye etmişlerdi. Demeter’in rehberleriğinde toprağı bu şekilde işlemiş, kolay bir şekilde karınlarını doyurabilmişlerdi. Nesiller sonra onlar da kahramanlar gibi, tohumu ve toprağı, tanrıların nasihatlerini ve uyarılarını dinlememiş; çağlar boyunca tohuma başka isimler verip tanrıları ikna ederek, bildikleri gibi çalışıp doymaya devam etmişler. Tanrılar bunu fark edince insanları cezalandırmış. 

Kahramanlar şimdi vardıkları bu yerin uzun zamandır lanetlenmiş olduğunu anladılar. Zeus yağmurları kesmiş, Hades dev çukurlar açmıştı.

Kahramanlar Hermes’ten duydukları yeni kelimelerle bir şeyler anlattılar insanlara. Bir yardımları dokunmuyor, ayaküstü tanrılar ve lanetlerle ilgili methiyeler diziyorlardı. Gözleri Olympus’a giden yoldaydı, daha fazla vakit harcamak istemediler. Pelerinlerini değiştirmek ve Hermes’i kandırmak onlar için yeterliydi.

Kadim cyclopes yeni kelimeleri umursamıyordu. Kahramanlar konuşmaya devam ederken o yapmayı bildiği tek şeyi yaptı. Uzaklardan su getirmek için dev bir kanal inşa etmeye başladı…

Kanalın gürül gürül getirmeye başladığı su, daha toprağı doyuramadan Hades’in açtığı çukurlardan Lethe nehrine boşalıyordu. Lethenin tadı, gelen suya da karışmıştı. Sudan içen insanlar her şeyi unuttu. Kahramanlar yola devam ederken, artık laneti hatırlamayan insanlar toprağı yeniden işlemeye koyuldular.

Kahramanlar kuru bir coğrafyada ilerliyorlardı artık. Durduklarında ise, cyclopesun yaptığı kanalın gölleri ve nehirleri boşaltmış olduğunu gördüler. Yeni pelerinler ve  kelimelerle, henüz bu lanetin neden geldiğini anlayamayan insanlarla konuşmaya durdular.

Cyclopes yine kadim işine başladı. Uzaklardan su getirmeye.

Yolculuk boyunca geçtikleri her yerde kuru topraklar, tükenmiş nehirler, boşalan dev kanallar bırakarak ilerlediler.

Kadim cyclopes durmadan yeni kanallar inşa etti.

Kahramanlar arkalarında kuru medeniyetler yaratarak Olympus’a yaklaşıyorlar.

İklim krizi, uyum, önlemler, hatalı uygulamalar, uyulmasa da imzalanan anlaşmalar, fonlar, yeni kelimelerle aynı işleri sürdüren kurumlar, şirketler ve daha birçok konu herkesin malumu.

İklim değişikliği ve etkilerine yaşam alanlarımızda değilse de yeni kurum, birim ve kadro adlarımızla; memuru, uzmanı, şirketi, akademisiyle uyum sağlamaya çalışıyoruz.

Ancak bir kurum var. Etrafında olup biten bu değişimden tamamen bağımsız, kim ne derse desin aynı işi yapmaya devam eden. İşini yaparken yeniliğe, hatta ek bir kelimeye dahi ihtiyaç duymayan.

Örneğin havza, havza bazlı planlama, uygulamalar, iklim krizi, tarım bağlamında iklim değişikliğine uyum vb. birçok çalışma biliniyordur. Bu konularda Konya’da yapılan çalışmalar, tarım, obruklar gibi birçok konuda hemen herkesin neler yapılması gerektiğiyle ilgili ortak birkaç doğru görüşü de vardır. Aynı şekilde adına iklim değişikliğini ekleyen bakanlığımız, yerel yönetimlerde kurulan birimler, eylem planları, söylemlerde yer eden sürdürülebilirlik gibi kavramlar da genel olarak önemli bir eğilim olduğunu gösteriyor.

Toplum tüm kurumlarıyla bunları konuşurken…

O sırada DSİ: “Kızılırmak Havzasından Konya Kapalı Havzasına Su Aktarılması Planlama Mühendislik Hizmetleri” (2020/455875)

Yani sorunu ve çözümü suyun neden tükendiğiyle ilgili konularda aramıyoruz. Sermayedarlar yeni yatırım alanları için ‘yeşilleşirken’, kamu kurumları onlarla beraber iklim, sürdürülebilirlik konularına eğilmişken… Bir anda bir kahraman çıkıyor ve kim ne konuşursa konuşsun, kalkıp dağları deliyor. Hiçbir kılıf aramak, yaptığı işin adını dahi güncellemek zorunda hissetmeden.

Projenin ölçeğinin daha iyi anlaşılabilmesi için Türkiye Havzalarına ait bir görsel ekliyorum. Kaynak: https://l24.im/bvs7rIu

Benzer şekilde yavaş/sakin şehir, kentsel tarım, gıda, sağlıklı kentleri uzun zamandır konuşuyoruz. 6 Şubat depremleri ile tarım alanı, taşkın alanı nedir, buralarda zemin nasıldır hepimiz hatırladık, yeniden öğrendik, gördük. Hepimiz bunları konuşurken… 

O sırada DSİ: “Nallıhan ilçe merkezi, Nal Çayı ve Yan Dereleri Islahı” (2023/1107620)


Kaynak: 2023/1107620 nolu ihale dosyası

Uydu görüntüsünde bile buranın başarılı planlama çalışmalarına gebe, yaşam kalitesi, halk sağlığı gibi birçok konuda potansiyeli yüksek bir yaşam alanı olduğunu/olabileceğini görebiliriz sanırım. Projeye bakıldığında bazı yerlerde yatağı da değiştirilen derenin toprakla, kentle bağı koparılıp kanal vasıtasıyla kent dışına iletiliyor. Uydu görüntüsünde yeşil görünen alanların proje sonrasında konut parseli olacağını anlamak da zor olmasa gerek. Temizlemek, kirlenmesine engel olmak, taşkın sınırında olası riskleri kontrol etmek insanlar, ekoloji, kent ve maliyet bakımından daha iyi bir seçenek değil miydi? Bir şeyler öğrenemedik mi daha?

Kurumun yeni olana, ihtiyaçlara, güncel olana, bilgiye ve geleceğe karşı bu dirençliliği takdire şayan. Geçmişten gelen bu yalın kahramanı kutluyorum.

Görsel kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/The_Cyclops_%28Redon%29

Tags: